İnsan kaynaklarına ilginiz var ancak bir türlü bu alanda kariyer hedefleme konusunda karar veremiyorsanız bu yazım sizi meslekten soğutabilir baştan söyleyeyim.
İster deneyimli ister deneyimsiz olun işin şakası bir yana mesleğin zor yönlerinin farkına varabilmek adına bu yazıyı kaleme alıyorum. Tabii ki güzel ve keyifli yönleri de var ancak onu da başka bir sefere bırakalım.
İnsan kaynakları çalışanları pek sevilmez malum… Sevilmemesinin sebeplerini ve ik süreçlerinin zorlayıcı yönlerine değineceğiz bu yazıda…
İşe alım sürecinde ‘’Biz sizi ararız’’ diyen ama asla aramayan ik’ cıların, iş arayan kişiler ile empati eksikliğinden kaynaklı olumsuz izlenimler departmanın sevilmeme sebeplerinin en başında geliyor. İş görüşmesine çağırıp saatlerce bekleten, abuk subuk gereksiz sorularla insanları çileden çıkaran ve seçen kişi olma konumunu kötüye kullanan kişiler sebebi ile olumsuz bir düşünce var meslek hakkında.
Ayrıca işten çıkarma süreçlerinde patron veya yöneticiler adına ik’ nın kötü polisi oynaması gerektiğinden kaynaklı bir antipati de var bizim mesleğe ne yazık ki. Bu süreçlerde yaşanan olumsuz deneyimler iş arayan veya çalışanlar tarafından sürekli konuşulduğundan yaşamayanların bile kabusu haline gelmiş durumunda İK departmanları. Bu yüzden sevilmeyen departman veya çalışan olmak bence bizim mesleğin en zor yönlerinden biri. Kimse size hemen kucak açıp dostluk kurmuyor. Bizi sevmek zorunda değiller ama her türlü sorunlarında gelebilecekleri bir danışman olarak görmeleri önemli. Bunu sağlamak da bizim elimizde. Uzun zaman alan bu güven ortamını yaratmak oldukça zorlu ve zahmetli bir süreç. Çalışanların gözünde patronun sözcüsü gibi değil de gerçekten problemleri karşılıklı fayda ile çözmeyi hedefleyen bir bakış açısı ve algı yaratmak önemli.
İşten çıkarma başlı başına zor ve problemli bir süreç. İşten çıkarma görüşmesini yapmak, kişiyi üzmeden ve kırmadan doğru geri bildirim vermek ve çıkarılma sebeplerinin gerekçelerini uygun şekilde sunmak, özellikle karar alıcı kişi siz olmadığınızda oldukça zor bir iştir.
İnsan kaynakları departmanının uzun vadeli stratejiler üzerine çalışan bir departman olması gerekir. Ancak ne yazık ki ülkemizde çoğu şirkette operasyonel işleri yürüten bir departman olarak görülüyor. Uzun vadeli stratejiler haliyle kısa sürede sonuç getirmediği için departman başarısını ortaya koymak zorlaşıyor. Ektiğiniz tohumların meyvelerini almak için uzun bir süre sabırla beklemeniz gerekiyor. Yapmış olduğunuz projelerin personel sirkülasyonu, memnuniyeti ya da verimlilik artışı üzerindeki etkilerini tespit etmek oldukça zor ve zaman alan bir süreç olduğundan yönetime yapacağınız çalışmanın faydalarını anlatmak ve ikna etmek zorlaşabiliyor.
İnsan kaynakları departmanının sorumlu olduğu çok fazla süreç olduğundan bu karmaşıklığı yönetmek her zaman kolay olmayabiliyor. Bir süreçte yaptığınız hata diğer tüm süreçlere domino etkisi gibi olumlu veya olumsuz şekilde etkileyebiliyor. Örneğin yanlış kişiyi işe aldığınızda veya oryantasyonunu doğru yapmadığınızda süreç sil baştan yeniden başlamak zorunda kalıyor ve bu da maddi manevi maliyetlerinizin artmasına yol açıyor. Veya aldığınız bir disiplin kararının çalışan üzerindeki etkilerini tahmin etmek mümkün olmayabiliyor.
Çalışanlar ve yöneticiler arasındaki iletişim ve çatışma sorunlarını doğru yönetmeniz ve onlara bu konuda danışmanlık desteği verebilmeniz de çok önemli ve bir o kadar zorlu bir iş. Kişileri anlamak, onların ihtiyacını ve beklentilerini doğru analiz etmek, iletişim sorunlarının nereden kaynaklı olduğunu bularak bir çözüm üretmek zaman zaman zorlayabiliyor.
Yönetimin çalışana olan bakış açısı tamamen maliyet odaklı ise özellikle maddi yatırım gerektiren projeleriniz konusunda ikna etmeniz de o kadar zorlaşıyor. Yani yönetimin vizyonu kadar iş üretebiliyorsunuz. Onların bakış açısını değiştirmek veya bazı uygulamaları değiştirmek konusunda ikna etmek de fazlaca efor gerektirebiliyor.
Şirketin öncelikleri ile çalışanların öncelikleri arasında denge kurmak da insan kaynaklarının önemli ve zor görevlerinden biri. Çalışanlar en iyi maaş yan hakları isterler ve siz verdikçe istemeye devam ederler. İnsanoğlu bir türlü tatmin ve mutlu olmaz. Araç olarak BMW verirsiniz neden Ferrari değil diye şikayet gelir. Bu insan doğasının kanunudur. İnsanları yüzde yüz memnun etmek imkansızdır. Şirketin çıkarlarını korumaya çalışırken çalışanın çıkarlarını da göz ardı etmeden teraziyi sürekli dengede tutmanız gerekir. Ee bu da oldukça yorucu bir iştir.
İster büyük olsun ister küçük bazı şirketlerde yönetim kendi istediği veya bir şekilde referans ile gelen çalışanı işe almanızı ister. Siz değerlendirmenizi yapar kişinin yetkinliklerinin bu işe uygun olmadığını tespit eder ve söylersiniz ama bazen hiçbir anlam ifade etmez. Nerede kaldı iş analizleri, gereklilikleri, performans kriterleri vs vs. Tüm emekler boşa gider.
Şirket içinde disiplin kurallarına uyulup uyulmadığının takibini de insan kaynakları yapar. Bazı kurallar gereksiz olsa bile yönetim istediği için uygulamak zorunda kalırsınız. Çalışanlara bu kuralın gerekçesini anlatmak ve uymasını sağlamak deveye hendek atlatmak kadar zordur. İşte burada insan kaynakları çalışanının ikna yeteneği devreye girer. Bu konuda ne kadar iyiyseniz işiniz o kadar kolaylaşır.
Kötü yöneticiler yüzünden yetenekli çalışanları kaybedebilirsiniz. Şimdiye kadar yaptığınız tüm motivasyon arttırıcı çalışmalar, performansı yükseltmeye yönelik projeler çöpe gider. Yönetim yöneticiden vazgeçmek istemez ( her durumda değil tabi) ama siz onun yanlışlarını düzeltmek için boşuna çırpınır durursunuz.
İnsan kaynakları ağzını sıkı tutmak zorundadır. Yanlışlıkla ağzınızdan kaçıracağınız bir karar veya değişiklik tüm şirkette adeta bir virüs gibi yayılır ve nelerle sonuçlanabileceğini asla tahmin edemezsiniz.
‘’Zor’’ kelimesini ne kadar çok kullandım değil mi? J Ne yapalım tüm bunlar gerçek. Yok saymakla bir şey elde etmek mümkün değil. Farkında olmak ve bu zorluklarla baş edebilmek için çaba göstermek insan kaynakları mesleğinde çok önemli. Sürekli kendimizi yenilememiz ve problemler ile baş etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Eğer bu zorlukları yaşamayı göz alıyorsanız başarılı bir ik’ cı olabilirsiniz. İşin kişiye göre değişen keyifli yönleri de var tabi. Mesela ben bu zorluklar ile baş etmekten keyif alanlardanım. Bu işin doğasında yoğun bir problem çözme var. Eğer kendinizi bu sorunlarla uğraşma konusunda yeterince güçlü hissetmiyorsanız özellikle mesleğe yeni adım atacaklar için uzun uzun düşünmelerini öneriyorum.
Dışarıdan ‘’ne iş yapıyorlar bunlar bütün gün oturuyorlar’’ diye bilinen mesleğimizin zor yönleri işte bunlar. Eklemek istedikleriniz varsa benimle iletişime geçin lütfen.
Sevgili meslektaşlarım ve meslektaş adaylarım; işinizi keyifle yapabileceğiniz ortamlar ve kişiler ile çalışabilmeniz dileğiyle…